Dört
Halife Dönemi ve Altincagi
İHz. Ebu Bekir Dönemi (632-634)
Sevgili Peygamber Efendimiz (sav) ile peygamberliğinden önce de
arkadaş olan Hz. Ebu Bekir, onun tebliği üzerine Müslüman olan
ilk insanlardan biridir. Hz. Ebu Bekir, İslamiyet'in açıkça
anlatılmaya başlanmadığı bir dönem olan Peygamberimiz'in (sav)
henüz yalnız olduğu dönemde İslamiyet'i kabul etmiştir. Hz.
Muhammed (sav)'in yakın dostu ve İslam ahlakının güzel bir
temsilcisi olan Hz. Ebu Bekir, aralarında Hz. Osman, Talha b.
Ubeydullah, Sa'd b. Ebi Vakkas, Zübeyr b. Avvam, Abdurrahman b.
Avf ve Ebu Ubeyde b. Cerrah başta olmak üzere birçok kişinin
İslam dinini yaşamasına vesile olmuştur.
Hz. Muhammed (sav) hastalandığında, Müslümanlara imamlık yapma
görevini Hz. Ebu Bekir'e vermiştir. Onun vefatından sonra ise,
Hz. Ömer ve arkadaşlarının önerisi üzerine Hz. Ebu Bekir halife
seçilmiştir. Tarihi kaynaklarda yer alan, Hz. Ebu Bekir'in
Hilafet görevini üstlendikten sonra halka hitaben yaptığı şu
konuşma oldukça anlamlıdır:
Ey halkım! Ben size yönetici oldum. Halbuki sizin en hayırlınız
değilim. Eğer iyi işler yaparsam, bana yardım ediniz. Eğer
yanlış işler yaparsam bana doğru yolu gösteriniz. Doğruluk,
emanettir. Yalancılık, hıyanettir. Sizin en zayıfınız benim
yanımda güçlüdür ki, onun hakkını müdafaa ederim. En güçlünüz
benim yanımda zayıftır ki, başkasının hakkını ondan alırım.7
Hz. Ebu Bekir bu sözleriyle ideal bir yöneticide olması gereken
vasıfları en güzel şekilde özetlemektedir. Halifelik dönemi iki
yıl gibi kısa bir zaman sürmesine rağmen pek çok başarıyla
doludur.
Hz. Ebu Bekir, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in vefatından
sonra aralarında ihtilaflar baş gösteren Müslümanları bir araya
toplayıp devlet otoritesini yeniden sağladı. Kuran-ı Kerim'in
toplanması ve korunması konusunda büyük çaba harcadı.
İslamiyet'in ilk kez Arap Yarımadası dışında Suriye, Filistin ve
Irak'ta yayılmasına vesile oldu. Din ahlakının özünde olmayan
hareketlere ve yalancı peygamberlere karşı savaş açtı;
böylelikle İslam dini ve Kuran ahlakının Peygamber Efendimiz
(sav) döneminde olduğu gibi yaşanmasını sağladı.
Hz. Ebu Bekir güzel huyu, merhameti, mütevazi kişiliği ve Kuran
ahlakını yaşamada gösterdiği titizliğiyle sahabeler arasında ön
plana çıkan isimlerden biridir. Bu özellikleri nedeniyle halk
tarafından büyük bir sevgi ve saygı görmüştür. İnsanların
kibirli davranışlarını hoş karşılamayan, fakirlere, zor durumda
kalanlara yardım etmekten ve misafir ağırlamaktan son derece
mutluluk duyan bir yapıya sahiptir. Esir birçok Müslümanı
kurtarmış, köle sahiplerine önemli miktarda ödemeler yaparak
onları özgürlüklerine kavuşturmuştur. Ticaretle uğraşan ve
zengin bir kişi olan Hz. Ebu Bekir, tüm malını İslam ahlakının
yayılması için infak etmiştir. Bunun için Resulullah (sav) onun
hakkında "Malını feda etmede en önde giden kişi Ebu Bekir'dir.
Ebu Bekir ne güzel dosttur. Aramızda İslam kardeşliği ve sevgisi
vardır" buyurmuştur.8
Sonuç olarak, Hz. Ebu Bekir, güçlü imanı, dehası ve üstün devlet
adamı vasfıyla İslam Birliği'ni muhafaza etmiş ve kendisinden
sonra gelenlere güçlü bir devlet bırakmıştır.
Kureyş kabilesinin ileri gelenlerinden olan Hz. Ömer, tüm
baskılara rağmen inançlarından taviz vermeyen Müslümanların
kararlılıklarından etkilendi ve İslam dinini kabul etti. Bir
rivayete göre Müslümanlığı seçtiğini açıkça ilk ilan eden o idi.
Abdullah İbn Mesud'un ifadesiyle, "Ömer'in Müslüman oluşu bir
fetihti".9 O tarihten sonra Peygamberimiz (sav)'in yanında yer
aldı, güçlü kişiliği ve kararlılığıyla İslam ahlakının önde
gelen savunucularından oldu. Sahip olduğu imkanları İslamiyet'in
yayılması için harcadı. Hz. Ebu Bekir'in vefatı üzerine halife
seçildi ve adaletli yönetimiyle kendisinden sonra gelen
yöneticilere güzel bir örnek oldu.
Hz. Ömer Dönemi (634-644)
Hz. Ömer Kuran ahlakı ve adaletin uygulanması konusundaki
çabalarıyla tanınır. Adaleti uygularken herkese eşit davranmış;
soyluluk, zenginlik, akrabalık, makam gibi unsurların adaleti
engellemesine kesinlikle izin vermemiştir. İdaresi altındaki
topraklarda adaletin katıksız bir biçimde uygulanması için her
türlü önlemi almıştır. Onun iktidarı döneminde sosyal adalet tam
anlamıyla egemen olmuştur. Her zaman halkına karşı büyük bir
sorumluluk duygusuyla hareket etmiştir. Tarihi kaynaklara göre
bu konuda, "Fırat kıyısında bir deve helak olsa, bundan kendimi
sorumlu hissederim" sözü meşhurdur.
Hz Ömer'in İstişareye Verdiği Önem
Hz. Ömer, Kuran ahlakının gereği olarak, bir mesele ortaya
çıktığı zaman, karar vermeden önce Müslümanların görüşüne de
müracaat eder, konuyu onlarla istişare ederdi. Bu şekilde en
doğru fikir oluşur ve ona göre davranırdı. Onun bu davranışı,
halkın kendi işlerini de aralarında görüşerek yapmalarına sebep
olmuştur. Böylece önemli işlerde geniş çapta bir istişare
geleneği oluşmuştu.
Hz. Ömer dönemi birçok yeniliğe sahne oldu. Zamanında ülke,
yönetim birimlerine ayrıldı. Valiler ve Halife'ye bağlı olarak
kadılar atandı. İlk kez adalet işlerinde kadıların
görevlendirilmesiyle, yönetim ve adalet işleri birbirinden
ayrıldı. Hicri takvimin uygulamaya konulması, devletin önemli
sorunlarının görüşüldüğü bir meclisin ve devlet hazinesinin
oluşturulması yine bu yıllarda gerçekleşti.
Onun halifeliği döneminde, Arabistan dışında büyük fetih
hareketleri yapılarak Irak, İran, Horasan, Suriye, Filistin ve
Mısır İslam topraklarına dahil edildi. Bu dönemde devletin geniş
bir coğrafi bölgeye yayılması, yönetim, siyasi, ekonomik ve
askeri alanlarda örgütlenmeyi zorunlu hale getirdi. Hz. Ömer,
işte bu gereksinimi karşılamak üzere kurumsal bir İslam
Devleti'nin temellerini attı.
Tarihi kaynaklara göre, Hz. Ömer'in dönemin kadılarına
gönderdiği bildirilen mektup, kendinden sonra gelen tüm
yöneticiler için de bir rehber olmuştur:
Davalara bakarken telaşa, çığırtkanlığa ve taraftarın
haysiyetini kırıcı davranışlara asla müsaade etme. Çünkü
adaletin yerini bulması için sükunet ve ciddiyet şarttır. Hakkın
tecelli etmesi ise İlahi adaletin itibar kazanmasına sebep olur.
Bir Müslümanın niyeti iyi ise, Allah onun insanlarla olan
münasebetlerini ıslah eder. Ama içi başka dışı başka olursa,
Allah ona musibet verir. Bu durumda hakimin görevi Allah'ın rızk
ve rahmet hazinelerinin kullar arasında adaletle dağıtılmasını
sağlamaktır.
Hz. Ömer sahip olduğu Kuran ahlakı ile idaresindeki tüm İslam
toplumunun gönlünü kazanacak bir yönetim göstermiş ve -Allah'ın
izni ile- İslam ahlakının yayılmasına büyük katkılarda
bulunmuştur.
Hz. Osman Dönemi (644-656)
Yüksek ahlaki meziyetlere sahip olan Hz. Osman, İslamiyet'i ilk
kabul eden üstün şahıslardan biridir. Hz. Ömer'den sonra halife
seçildi. İslam toplumundaki onun bu göreve layık olduğu kanaati
sebebiyle halifeliğine kimse itiraz etmedi, herkes ona biat
etti. Halifeliğinden önce, Peygamber Efendimiz (sav)'in yakın
çevresinde yer aldı. Vahiy katipliği yaptı. Üstün ahlakı, güzel
konuşmasıyla dikkat çekti. Ayrıca çok güzel bir hitabete
sahipti. Ezberi çok kuvvetli idi ve Yüce Kuran'ı ezberledi.
Hz. Osman'ın İslam dinine yaptığı en büyük hizmetlerden biri
Kuran'ın çoğaltılmasıdır. Zamanında, şive farklılıklarından
dolayı Kuran ayetlerinin farklı okunması üzerine bir kurul
oluşturularak Kuran çoğaltılmıştır. Bir örneği Medine'de
bırakılarak Mekke, Şam, Kufe, Basra, Mısır ve diğer eyaletlere
gönderilmiş; böylece Kuran'ın günümüze kadar orijinalinin
ulaşmasına vesile olunmuştur.
Hazreti Osman yaptığı çalışmalar sırasında, tayinlerde uygun
kişilerin görevlendirilmesine özen gösterdi. İslam topraklarında
yaşayan insanların refah seviyesinin yükseltilmesi için imar ve
zirai gelişmelere önem verdi. Bağ ve bahçelerin geliştirilmesine
çalıştı. Onun döneminde İslam topraklarında yaşayan çok sayıda
insan İslam dinini kabul etti. Bu döneme ait dikkat çekici bir
gelişme ise, Müslümanların zenginleşmeleri ve geçmişe kıyasla
daha da refah içinde bir hayat sürdürmeleriydi.
Ayrıca Hz. Osman döneminde İran, Kafkasya ve Afrika'da fetihler
devam etmiş ve ilk donanma oluşturularak, Akdeniz'de stratejik
önemi büyük olan Kıbrıs Adası alınmıştır. Bizans
İmparatorluğu'na karşı büyük zaferler kazanılmış, ele geçirilen
topraklarda düzen ve adalet tesis edilmiştir.
Hz. Ali Dönemi (656-661)
Hz. Ali, Peygamberimiz (sav)'in amcası Ebu Talib'in oğludur.
Tarihi kaynaklarda belirtildiği üzere, Hz. Muhammed (sav)'in
yanında büyümüş, onun eğitiminden geçerek yetişmiştir.
Hz. Ali'nin öne çıkan üç önemli özelliği cesaret, ilim ve güzel
konuşmadır. Onun, İslam toplumunun en alim kişilerinden biri
olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir. Sevgili Peygamber
Efendimiz (sav)'in ifadesiyle Hz. Ali "İlim beldesinin
kapısı"dır. Daha çocukluğundan itibaren Resulullah (sav)'in
yanında bulunmuş, Kuran'ı ondan öğrenmiş, onun katipliğini
yapmıştır. Peygamberimiz (sav)'in vefatına kadar onun yanından
ayrılmamıştır. Böylelikle dini konular üzerinde yüksek bir ilim
düzeyine erişmiştir. Bunun için, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz.
Osman'ın ilk danıştığı kimseler arasındadır.
Halife olmasının ardından Müslümanların bilgi ve ilim sahibi
olmaları için okul kurmuştur. Eğitime büyük önem vermiştir. Hz.
Ali'nin şehid edilmesiyle birlikte İslam'ın en parlak
dönemlerinden biri olan Dört Halife Dönemi sona ermiştir.
|