ŞİRK
Hamd, Alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Salâtü Selâm,
Rasûlullah'ın, Ehlinin, Sahabesinin ve de kıyamete kadar, onları
dost edinenlerin üzerine olsun...
Tevhidin şirkle olan savaşı, Nûh Aleyhisselâm'ın kavmini,
putlardan sakındırıp sadece Allah'a ibadete davet ettiği günden
beri devam etmektedir.
Nûh Aleyhisselâm'dan sonra da Rasüller geldi ve gönderildikleri
toplumları yalnız Allah'a ibâdet etmeye davet edip
tapınageldikleri şeylerin ibâdete layık olmadıklarını onlara
anlattılar. Bu hak batıl mücadelesi, Muhammed (s.a.v) gelinceye
kadar da böylece devam etti. Allah Resûlü (s.a.v) kendisine
nübüvvet verilmeden önce de çevresinde "sâdıkû'l-emîn/doğru ve
güvenilir" olarak bilinmesine rağmen onları tevhide, yalnız
Allah'a kul olmaya davet ettiğinde, "yalancılık ve
sihirbazlıkla" suçlandı.
İşte bu, toplumlarını şirkten arındırarak tevhid inancına
çağıran her peygamberin karşılaştığı bir durumdur. Bu mücadele
her zaman varolmuştur.
"Allah, kendisine ortak koşanları bağışlamaz. Bundan öte
dilediğine bağışlar. Her kim Allah'a ortak koşarsa, şüphesiz
büyük bir iftirada bulunmuştur." (Nisâ, 4/48)
"Şüphesiz kim Allah'a ortak koşarsa, Allah ona cenneti haram
kılmıştır ve onun gideceği yer Cehennemdir. Zalimlere orada bir
yardımcı da yoktur." (Mâide, 5/72)
İnsanın, Allah azze ve celle'ye karşı açıkça isyanı olduğu için
şirk, en büyük bir suçtur. Bu hal üzere ölen kimse ebediyen
Cehennemde kalacaktır. (Allah korusun)
"Şüphesiz kitap ehli ve müşriklerden Kafir olanlar, Cehennem
ateşinde ebedi olarak kalacaklardır. Onlar insanların en
kötüleridirler." (Beyyine, 98/6)
Öyleyse şirk nedir?
Şirk; Allah'a zatında, sıfatlarında, hükmünde, ulûhiyet, ibadet
veya mülkünde ortağı, dengi bulunduğuna inanmak ve bunu kabul
etmektir. Küfür nasıl imanın zıttı ise, şirkte tamamen Tevhidin
zıddıdır.
Şirkin Çeşitleri:
1. Büyük Şirk
Bir şeyi Allah'a denk tutup ona ibadet etmek, İlah'mışcasına ona
itaâtte bulunmak, hem onun hem de Allah'ın emirlerini denk
görerek ortak koşmak, veya o şeyi Allah hükmünün önüne
geçirmektir. Bazı hallerde Allah'ın hükümlerinin geçerli olama-yacağına
inanmak ta bu kabildendir. Kişi bu durumda geçerli gördüğü
kanunları Allah'ın hükümlerine tercih ettiği için bilerek veya
bilmeyerek şirke düşmüş olur. Şüphesiz bu kelimenin tek
anlamıyla, şirkin en ağırı olup bu durumdaki kimse İslâm'dan
çıkmış ve bu durum üzere ölen kimse de ebedî cehennemde kalmak
üzere müşrik olarak ölmüştür. (Allah korusun)
Bunun da bazı kısımları vardır;
İtaatte Şirk: Hüküm ve egemenlikte şirk
Allah'ın hükmünden başkasını kabul etmek, meşrû görmek veya onun
Allah'ın hükmünden üstün yönleri olduğuna inanmaktır. Hüküm ve
hakimiyet yalnızca Allah'a has bir haktır. (Hiçbir mahlûkun
hükme ehliyeti yoktur. İnsan yalnızca Allah'ın hükümlerini
uygulamakla memurdur.)
"Hüküm yalnız Allah'ındır." (Yûsuf, 12/40)
Allah'a isyan olan bir ameli helal görecek kadar alim veya
şeyhlerine uyanlar (Allah korusun) bu sınıftadırlar.
"(Yahudiler) Allah'ı bırakıp alimlerini (hahamlarını); (hıristiyanlar)
da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rabler edindiler." (Tevbe,
9/31)
Allah Resûlü (s.a.v) Tirmîzi'de yer alan sahih bir hadiste bu
ayeti Adiy b. Hâtim'e, "Hıristiyanlar, alimleri helali haram,
haramı da helal kıldıklarında onlara itaât ediyorlardı. Kim
Allah'tan başkasına şeriat koyma, (hayata tümüyle yön verme)
hakkı iddia ederse Allah'tan indirileni inkar etmiştir"
-şeklinde açıklamış, sonra da şu ayeti okumuştur-, "Allah'ın
indirdiğiyle hükmetmeyenler, işte onlar kafirlerin ta
kendileridirler." (Mâide, 5/44)
Emir ve yasaklama hakkı, sadece Allah'ındır:
"Bilesiniz ki, yaratmak ta, emretmek te O'na mahsustur." (A'raf,
7/54)
"Bilesiniz ki, ...O'na mahsustur" ifâdesi, bu hakkın başkasına
asla nisbet edilemeyeceğine açık bir delildir. Ayette görüldüğü
üzere yaratma ve emretme hakkını, Allah'tan başkasına nisbet
eden kimse İslâm milletinin (dininin) dışına çıkmış, müşrik
olmuştur.
Yarattıkları üzere yegâne tasarruf sahibi olan yalnız
Yaratıcıdır, Allah azze ve celle'dir. Yarattıklarının yararına
olanı en iyi bilen de sadece O'dur. O'ndan başkası hiç bir şey
yaratmamıştır.
Allah'tan başkası, yaratılmış olduğundan dolayı acizdir,
kendinde bile bilmediği sayısız husus vardır. İnsan bunu bile
bilmekten âcizken yaratılmışlara uygun ve yararlı olanı nereden
bilebilir ki? Bu da gösteriyor ki, insanlar tarafından hayata
bir sistem olarak yön vermesi üzere konulan bütün kanun ve
düzenler batıldır. Hiçbirisiyle hüküm vermek asla câiz değildir.
Hakimiyet ancak Allah'ındır, O'ndan başkasının, kendinden bir
hüküm getirme hakkı asla yoktur. (En maddesel konularda bile
insan, dün inkar ettiğini bugün ikrar veya dün ikrar ettiğini
bugün inkar ediyorsa bu âciz haliyle -Yaratıcısını ve de O'nun
hükümlerini inkar ederek- ortaya koyacağı hayat sistemi elbette
batıl olacak ve elbette her şeyi ilmiyle kuşatan hiçbir
noksanlığı olmayan yüceler yücesi Allah'ın kanunları yegâne,
alternatifsiz doğrular olacaktır). Allah'tan başkasının
kanunlarına Kur'âni ifadeyle, "Cahiliyye hükümleriyle hükmetme"
denilmektedir. Burada Allah azze ve celle, kendi hükmü dışında
geçerli veya hayırlı olabilecek bir hükmün olmadığını açık ve
kesin olarak bildirmiştir.
|