TEVHİD
Birlik, birlemek. Allah'ın varlığını, birliğini, tüm yetkin
niteliklerin kendisinde toplandığını, eşi ve benzeri
bulunmadığını bilmek ve buna inanmak. Bu bilgi ve inanç en özlü
biçimde "Lâ İlâhe İllallah' (Allah'tan başka ilah yoktur)
cümlesiyle ifade edilir. Bu nedenle bu cümleye tevhid kelimesi
(kelime-i tevhid) denir. Tevhid kelimesini manasını bilerek
söyleyen ve buna inanan kişi mümin ve muvahhid adını alır.
La İlahe İllallah'ın manası:
Tek ilah'tan başka kulluk edilecek başka bir ilah yoktur. O tek
olan ilah da, şeriki olmayan Yüce Allah'tır. Çünkü ibadete layık
olan, ancak O'dur.
Bu kelimenin gereği, Allah'ın (c.c.) dışındaki bütün sahte
ilahları reddetmektir.
Zira Allah (c.c.) dışındaki mabutların ilahlık iddiası batıldır.
Çünkü O'ndan başka bir şey ibadete (dua edilmeye, emir ve yasak
koymaya, nizam tespit etmeye) layık değildir.
Uluhiyetin başkaları için reddedilmesi, ilahlığı sadece ortağı
olmayan Allah'a (c.c.) ait kılmayı ve O'nun yanında ikinci bir
ilah edinmemeyi gerektirir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi şirk (ortak)
koşmayın..." (Nisa: 4/36)
"Kim tağutu inkar edip Allah'a iman ederse, muhakkak kopması
mümkün olmayan sağlam bir kulpa (La İlahe İllallah'a) yapışmış
olur. Allah işitendir, bilendir." (Bakara: 2/256)
"... Biz her ümmete, yalnız Allah'a kulluk etmeleri ve tağuttan
da sakınmaları için Rasul gönderdik." (Nahl: 16/36)
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
"Kim La İlahe İllallah der ve Allah'tan başka tapınılanları
(ibadet edilenleri) reddederse malı ve kanı haram olur..."
(Müslim, İman: 8)
Bütün rasullerin kavimlerini davet ettikleri söz şudur:
"...Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız
yoktur..." (A'raf: 7/59)
İbn-i Receb (Allah ona rahmet eylesin) şöyle demiştir:
"İlah; yüceliğiyle, aşk ve muhabbetiyle korku ve ümidiyle
kendisine güvenilen, tevekkül edilip dayanılarak kendisinden
istenilen, kendisine dua ve yakarışta bulunulan, itaat edilip
isyan edilmeyendir. Tüm bunlar ancak aziz ve celil olan yüce
Allah'a yaraşır."
İşte bu sebeple; Rasulullah (s.a.v.) Kureyş müşriklerine:
"La ilahe illallah" deyiniz, dediğinde müşriklerin cevabı;
"İlahları tek bir ilah mı kıldı? Gerçekten bu çok acayip bir
şey" (Sa'd: 38/5) demek olmuştur.
Kelime-i Şehadet'in genel manası Allah'ın (c.c.) dışında ibadet
edilenleri reddeder ve batıl kılar. Yani tağutu red ve Allah'a
(c.c.) iman etmeyi gerektirir.
Tağutu reddetmek, Allah'ın (c.c.) emir ve yasağına ters düşen
emirlerde bulunan kişi ve kurumları, hevayı ve şeytanı
reddetmektir. "La ilahe illallah" ın manasıyla birlikte gereğini
de yerine getirmek, ibadette Allah'ı (c.c.) birleyerek O'na
benzer tutulanları terketmektir.
Kul, "La ilahe illallah" dediğinde; ibadette Allah'ı (c.c.)
birlediğini, Allah'tan (c.c.) başkalarına, putlara, kabirlere,
evliyalara ve salihlere ibadet etmenin batıl olduğunu ilan eder.
"La ilahe illallah" ın gereği, Allah'tan (c.c.) başka ibadete
layık ilah olmadığını, yaratıcı, kudret sahibi ve her şeye kadir
olanın Allah (c.c.) olduğunu kabul etmek, Allah'tan (c.c.) başka
hiç kimsenin hakimiyet hakkı olmadığına inanmaktır. Çünkü
hakimiyet yalnız Allah'a (c.c.) aittir. Kim, "La ilahe illallah"
ı bu şekilde inanarak açıklarsa mutlak olarak tevhidin hakkını
vermiş olur.
Allah'a (c.c.) yaklaşmak için ölülere kurban kesen, türbelerden
yardım isteyen, kabirlerin etrafını tavaf eden ve adak
adayanlar, Allah'ın (c.c.) yaratıcı ve her şeyin sahibi olduğuna
inansalar bile, ilk Arap müşrikleri gibi Allah'a (c.c.) şirk
koşmuş olurlar. Mekke müşrikleri, kabirlere ve putlara
tapmadıklarını söylüyor fakat uygulamada aksini yapıyorlardı.
Onlar yaratıcı ve rızık verici olduğuna inanmadıkları halde,
sırf kendilerini Allah'a (c.c.) daha çok yaklaştırsınlar diye
salih olduğuna inandıkları bazı kişilere ibadet ediyorlardı.
Hakimiyet, "La ilahe illallah"ın gerçek manasının tamamını değil
sadece bir cüzünü oluşturur. Çünkü ibadette şirk koşan bir
kimsenin, şeriatın hükmünü kabul etmesinin bir faydası yoktur.
Şayet "La ilahe illallah"ın manası onların zannettiği gibi
olsaydı, Rasulullah (s.a.v.) ile müşrikler arasında herhangi bir
mücadele olmaz, onlar da Rasulullah'a (s.a.v.) bağlanırlardı.
Böyle bir durumda, Rasulullah (s.a.v.) onlara:
"Allah'ın varlığını ve her şeye kadir olduğunu tasdik edin.
Hukuki, meselelerde şeriatın hükmüne tabi olun" der ve onları
ibadetlerinde serbest bırakırdı. O zaman Allah Rasulü'ne tabi
olurlardı.
Bunlar, Arap lisanının ehli olan bir kavim oldukları için "La
ilahe illallah" ın putları tapmayı reddettiğini ve sadece lafzi
bir mana taşımadığını anlıyorlardı. Bundan dolayıdır ki bu
kelimeden nefret ederek uzaklaştılar ve şöyle dediler:
"...İlahları tek bir ilah mı kıldı? Şüphesiz bu çok acayip bir
şey..." (Sa'd: 38/5)
Allah (c.c.) onları şöyle vasfediyor:
"Onlara "La ilahe illallah" denildiği zaman kibirlenirlerdi ve
"mecnun bir şair için ilahlarımızı mı terk edeceğiz" derlerdi."
(Saffat: 37/35-36)
Onlar, "La ilahe illallah"ın Allah'ın (c.c.) dışında ibadet
edilen her şeyi reddetmek, ibadette sadece Allah'ı (c.c.)
birleme manasına geldiğini çok iyi biliyorlardı.
Şayet müşrikler "La ilahe illallah" dedikleri halde putlara
ibadet etmeye devam etselerdi, kendi içlerinde çelişkiye düşerek
bundan rahatsız olurlardı.
Günümüzde kabirlere ibadet edenler, bu şiddetli çelişkiden hiç
rahatsız olmuyor, onlar "La ilahe illallah" demelerine rağmen
birçok ibadeti ölülere yapmaya devam ediyorlar.
Ebu Cehil ve Ebu Leheb, bu kelimenin manasını günümüzde
kabirlere ibadet edenlerden çok daha iyi biliyorlardı. Onların
bile eli kurudu!
Sonuç olarak:
Kim bu kelimeyi, manasını bilerek söyler, gereğiyle amel edip
açık ve gizli şirkten kaçınırsa, ibadeti tam bir itikatla yalnız
Allah'a (c.c.) has kılıp bununla amel ederse, işte o gerçek bir
mümindir.
Kim "La ilahe illallah" deyip inanmadığı halde zahiren amel
ederse, o da münafıktır. Kim bu kelimeyi diliyle söyler, fakat
onu bozacak amellerden birini işler ve Allah'a (c.c.) şirk
koşarsa o da müşriktir.
"La ilahe illallah" kelimesinden kastedilen; manasını bilip bu
mananın gerektirdiği şekilde Allah'a (c.c.) ibadet etmektir.
İbadet, muamelat ve bütün meselelerde Allah'ın (c.c.)
hükümlerini kabul edip, beşeri kanunları reddetmek, insan ve cin
şeytanlarının revaca çıkardığı bütün hurafeleri ve bid'atleri
ortadan kaldırmak bu kelimenin ameli gereklerindendir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Yoksa onların dinde Allah'ın izin vermediği bir şeyi kendileri
için din gösteren ortakları mı vardır?" (Şura: 42/21)
"...Eğer siz onlara itaat ederseniz, muhakkak ki müşrik
olursunuz..." (En'am: 6/121)
"...Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryemoğlu
Mesih'i Rabler edindiler." (Tevbe: 9/31)
Nebi (s.a.v.) bu ayeti kerimeyi okudu. Bunun üzerine Adiyy b.
Hatem Rasulullah'a (s.a.v.) dedi ki:
"Muhakkak onlar, onlara ibadet etmiyorlar ki.
Rasulullah (s.a.v.):
"Onlar Allah'ın helal kıldığı bir şeyi haram, haram kıldığı bir
şeyi helal kıldıkları zaman onlara itaat etmiyorlar mı?" dedi.
Adiyy b. Hatim: "Evet" deyince,
Rasulullah (s.a.v.):
"İşte böylece onlara ibadet ediyorlar." buyurdu. (Tirmizi,
Tefsir: 10; Taberi: 14/210 (61632-61634); Suyuti, Durru'l-Mensur:
3/230; Beyhaki, Sünenü'l-Kübra)
Şeyh Abdurrahman b. Hasan dedi ki:
"Allah'tan başkalarına itaat etmekle alimlerini rabler
edindiler. Aynı olaylar bu ümmetin içinde de vuku bulmaktadır.
Bu ise en büyük şirk olup, "La ilahe illallah" ın manasını
ortadan kaldırır."
Bu kelimeyi söyleyen bir kimsenin, beşeri kanunlarla muhakeme
olmayı da reddetmesi gerekir. Çünkü sadece Allah'ın kitabıyla
hükmolunmak, onun dışında kalan beşeri sistemleri terketmek
farzdır.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"... Eğer bir şeyde ihtilafa düşerseniz onu Allah'a ve Rasulü'ne
götürün." (Nisa: 4/59)
"Herhangi bir şey hakkında anlaşmazlığa düşerseniz, onun
hakkında hüküm vermek hakkı Allah'ındır. İşte benim Rabbim olan
Allah O'dur..." (Şura: 26/10)
Allah (c.c.) kendi indirdiği şeriatle hükmetmeyenler hakkında
kafir, zalim, fasık diye hüküm vermiştir. Allah'ın (c.c.)
indirdiğinin dışında hüküm veren kişide iman yoktur.
"La ilahe illallah" müslümanların yaşamlarının her yönüne hakim
olması gereken bir hayat nizamıdır.
Bazılarının zannettikleri gibi, sadece manasını anlamadan
gereğiyle amel etmeden, sabah ve akşam virdlerinde bereket için
tekrar edilen bir söyleyişten ibaret değildir.
"La ilahe illallah"ın gereklerine bağlılık, Allahû Teala'nın
isim ve sıfatlarına Allah (c.c.) ve Rasûlünün (s.a.v.)
bildirdiği şekilde iman etmeyi gerektirir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"En güzel isimler Allah'ındır. O halde O'na bunlarla dua edin.
Onun isimlerinde ilhad etmeyin. Onlar yapmakta olduklarının
cezasını göreceklerdir." (A'raf: 7/180)
Abdurrahman b. Hasan dedi ki:
"Arap dilinde ilhad kelimesinin manası, Allah Teala'nın isim ve
sıfatları hakkında sapmaya meyletmek ve yalana yönelmektir.
Bilerek veya bilmeyerek birtakım tevillerle Allah'ın (c.c.) isim
ve sıfatlarının hak olan manasını inkar etmek ve O'nu mahlukata
benzetmektir."
Her kim Allah'ın (c.c.) isim ve sıfatlarını bozar, tevil eder
veya kabul etmez, Celil olan manalarına delalet eden manasını
ortadan kaldırırsa, Cehmiyye, Mutezile, Eş'ariler gibi La ilahe
illallah'ın delaletine muhalefet etmiş olur. Çünkü ilah, isim ve
sıfatlarıyla dua edilen ve vesile olunandır. Allah (c.c.) şöyle
buyuruyor:
"... En güzel isimler Allah'ındır. Onunla O'na dua edin..." (A'raf:
7 /180)
İsim ve sıfatları olmayan nasıl ilah olur? Kendisine ne ile ve
nasıl dua edilir?" (Fethu'l-Mecid: 237-238)
İmam ibn-i Kayyım dedi ki;
"İnsanlar ahkam ayetlerinin tefsirinde ihtilafa düştüler. Fakat
Allah'ın (c.c.) sıfatlarıyla ilgili ayet ve hadislerin herhangi
birinde ihtilafa düşmediler, bilakis sahabe ve tabiin bu
ayetlerin manasını anladılar ve gereğiyle amel ettiler.
Kur'an'da bulunan ahkam ayetlerinin manasını ilim ehlinden
başkası anlayamaz, fakat sıfat ile ilgili ayetlerin manasını
bütün insanlar anlayabilirler. Bundan kastettiğim mananın
kefiyetinin değil de aslının anlaşılmasıdır." (İbn Kayyım el-Cevziyye,
Medaricu's-salikin: 1/29-30)
"Bu konu selim fıtrat ve semavi kitaplarla bilinen bir konudur.
Kemal sıfatlarını yitiren ilah, müdebbir ve rab olamaz. Bilakis
eksikliği sebebiyle kendisiyle alay edilir.
Hamd, ezelde ve ebedde celal ve kemal sıfatlara sahip olana
aittir. Çünkü hamd'e layık olan sadece O'dur. (Muhtasar
Sevaiku'l-Mürsele: 1/10)
Allah'ın (c.c.) kemal sıfatlara sahip olduğuna ve bütün noksan
sıfatlardan ve mahlukata benzemekten uzak olduğuna mutlaka
inanmak gerekir." (İbn Kayyım el-Cevziyye, Medaricu's-salikin:
1/26)
|